Birçok sanatçıya ilham veren Etretat'taki falezin Monet'in fırçasından çıkan örneği
Normandiya, Fransa’nın kuzeyinde adeta bir palimpsest gibi: Her katmanında farklı bir tarih, fırça darbeleriyle işlenmiş bir sanat ve havasına sinmiş lezzetler saklı. Travelinarrative olarak tasarladığımız bu üç günlük tur, sizi sadece bir coğrafyayı değil, bir duygu haritasını keşfe çıkarıyor. Monet’nin nilüferlerinden D-Day’in trajik anlarına, Gotik katedrallerin gölgesinden elma bahçelerinin ışıltısına uzanan bu yolculuk.
Normandiya, Fransa’nın kuzeyinde adeta bir palimpsest gibi: Her katmanında farklı bir tarih, fırça darbeleriyle işlenmiş bir sanat ve havasına sinmiş lezzetler saklı. Travelinarrative olarak tasarladığımız bu üç günlük tur, sizi sadece bir coğrafyayı değil, bir duygu haritasını keşfe çıkarıyor. Monet’nin nilüferlerinden D-Day’in trajik anlarına, Gotik katedrallerin gölgesinden elma bahçelerinin ışıltısına uzanan bu yolculuk.
Birçok sanatçıya ilham veren Etretat'taki falezin Monet'in fırçasından çıkan örneği
Rouen’de başlayan tur, sizi Gotik mimarinin başyapıtı Notre-Dame Katedrali’nin gölgesine davet ediyor. Monet’nin 30’dan fazla tabloda ölümsüzleştirdiği bu yapı, ışığın saatlere meydan okuyan dansını hâlâ sergiliyor. Gros-Horloge’un altından geçerken, 14. yüzyılın astronomik hassasiyetine tanık olacaksınız. Ancak Normandiya’nın asıl büyüsü henüz yeni başlamış oluyor. Rouen gezisinden Étretat’ın falezlerine gidiyoruz. Burada, Boudin’in fırçasından kaçıp sahile inmiş gibi duran kayalıklar, sizi empresyonist bir tablonun içine çekiyor. Le Havre’ın beton ve camdan modernizmiyle kontrast yaratan bu manzara, öğleden sonra Honfleur’da tamamlanıyor: 15. yüzyıldan kalma ahşap-kagir Saint-Catherine Kilisesi’nden, empresyonizmin doğduğu ünlü limanda tatlı bir gezinti.
Akşam Deauville’deki Les Planches tahta iskelesinde, Coco Chanel’in 1913’te açtığı butiğin izlerini sürerken, bir yandan da plajdaki beyaz şemsiyelerin arasında Calvados kokteyli yudumlamayı deneyebilirsiniz
Fatih William'ın (fr. Guillaume le Conquérant) İngiltere'yi fethini anlatan Bayeux Halısı
Sabah, Omaha Sahili’ndeki çakıl taşları, 1944’ün o unutulmaz haziran sabahını fısıldıyor. Burada, savaşın yaralarını sarmış doğa ile insanlığın direniş hikâyesi iç içe. Rotanın devamında, UNESCO koruma listesindeki Bayeux Halısı’nın 70 metrelik nakışları, 1066’nın destansı Normanların kralı Fatih William’ın Ingiltere fethi hikâyesini anlatıyor. Halının üzerinde işlenen at nalı izleri, sizi Orta Çağ’ın atlı şövalyelerinin dünyasına çekiyor.
Öğleden sonra ise Mont Saint-Michel, gelgitlerin yarattığı mistik bir tiyatro sahnesine dönüşüyor. Manastırın zirvesinden bakarken, Victor Hugo’nun “Fransa’nın en muhteşem manzarası” dediği bu yerde, gelgitlerin 14 metrelik yükseliğe kadar ulaştığını unutmayalım.
Akşamın lezzet durağı: Caen’de, Tripes à la mode de Caen (Calvados ile pişirilmiş işkembe) denemek için yerel bir brasserie. Yanında mutlaka bir kadeh elma şarabı (cidre) ile.
Fransa'nın en güzel köylerinden seçilen Beuvron-en-Auge köyünden klasik bir Normandiya ev mimari örneği
Son gün, Normandiya’nın kırsal şiirine adanmış: Beuvron-en-Auge köyünde, 16. yüzyıl ahşap evlerin arasında dolaşırken, sanki bir Fransız filmindesiniz. Pont-l'Évêque’deki bir çiftlikte, Camembert’in mayalanma sırrını çözmek ve 20 yıllık Calvados’un tadına bakmak, gastronominin bir kültür aktarıcısı olduğunu hatırlatıyor.
Turun finali, Monet’nin Giverny’sinde: Pembe-yeşil nilüferlerin süslediği Japon köprüsü, sanatçının “Işık, renk, neşe!” çığlığını sizlere de taşıyor. Bahçedeki her kıvrım, empresyonizmin manifestosu gibi: “Doğa, bir resmin özüdür.”
Normandiya bölgesinin meşhur ürünlerinden Calvados, Cidre ve Camembert Peyniri